8 Şubat 2009 Pazar

Elindeki yoklarla mutlu olabilmeli insan
Varlık içinde yokluk çekenleri düşünerek yaşamalı
Dertsiz insan yok ki dünyada
Her insanın yedisinden yetmişine herkesin derdi var
Ve herkes bazen üzülmeye mahkum
Ama sen en zor anda bile mutlu olabilirsen
En azından bunu başarmaya gayret gösterirsen
İşte o zaman yaşama hakkın vardır
Yoksa her zaman mecbur kalırsın yaşarken ölmeye
Gül biraz !
Benden çok kötü olanlarda var de
Bende çok sıkıntı çeken
Ama yine de mutlu olmayı bilenler var
Bunları düşün ve bu doğrultuda nefes al
Kızma,sinirlenme,öfkelenme hemen
Vardır elbette
Koca ceviz ağacında ufacık cevizlerin yetişmesinin bir hikmeti
Ağlamayı yük bilme kendine
Unutma ki ;ağlaman gerekmeseydi Yaradan gözyaşı vermezdi
Düşün hep düşün
Olamazsın elbette bir derviş
Ama yine de düşün
Karşılaştığın olumsuzların da vardır bir gizli hikmeti
Ve yine vardır seni mutlu eden şeylerin bir ilahi nedeni
Hayatı doğdoğru yaşa
Dosdoğru yaşa ki dosdoğru anılasın
Dosdoğru anıl ki mezarında da dosdoğru yatasın...


BETÜL ÖZGÜR

30 Ocak 2009 Cuma

Bir Adın Kalmalı..
bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet

sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam

dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

22 Ocak 2009 Perşembe

SÖZ OLSUN

Yitirdiğim bir şey var sende arıyorum
Yüreğim bir madenci feneri, yol uçurum
Yaklaşma diyorsa umudum
Bir daha kimseden sormayacağım seni...
SÖZ OLSUN

Akrep tutmuş gibi kirpiklerinin ucundan
Beni görünce üşüyorsan
Uğramam bir daha kamçılasa da kanım
Sana kör bakacağım, görmeyeceğim seni...
SÖZ OLSUN

Dağlardan uçan kuşlarla
Tüm sırrı soyulmuş nemli düşlerle
Öfke çiçekleri getiren kışlarla
Korkma yokuşlarda yormayacağım seni...
SÖZ OLSUN

Kurtlar gibi ulusa da gönlüm ardından
Sormayacağım izini, yüzünü yollardan
Tüfeğimin namlusunun ucuna konan
Keklik olsan da vurmayacağım seni...
SÖZ OLSUN

Elinde dönüştür bu ağıtı serenatlara
Düş atları uçursa da bizi bulutlara
İki kılıç gibi dövüşürken akla-kara
Adak olsan kurban vermeyeceğim seni
SÖZ OLSUN
SANA DAİR

Güneş’te Ay’da aradığım “sen’’sin
Şu güğsümdeki kafeste “sen”
O kafesin içinde aldığım nefes “sen”sin
Attığım adım “sen”
Biricik yadım “sen”sin
Batıp giden şeyleri sevmeyişim “sen”
Her söyleyişine gülmeyişim “sen”sin
Yaseminlerin,güllerin,erguvanların kokusunda bulduğum “sen”sin
Züleyha’ya bile yazılsa yazgım,
Yusuf’un gözleriyle baktığım “sen”sin
Ebabillerin altındaki taşlar “sen”sin
Uhut’ta düşen başlar “sen”sin
Ebrehe’nin yıkmak için koştuğu “sen”sin
Kurtulmak için kaçtığı “sen”sin
Şeytanın isyanı senin uğruna
Adem’in gözyaşlarına hayat olan isim “sen”sin
Ey Rahman’ın medarı rahmeti!
Ey şu koca kainatın kameti!
Gönlümün cehennemleri beni Nemrud ‘a bile satsa
İbrahim’i duruşum “sen”sin
Güllerin yanmadı ateşlerde aradığım “sen”
Yüreğimdeki savaşlarda kendimden bile koruduğum “sen”sin
Beni ateşlere yar eden “sen”
Hayallerimi “sen”den gayrısına ağyar eden “sen”sin
Yüreğimdeki ışıklar yıldız
Her biri bin yıllık hançerdir onlar
Ve avuçlarımda,hayalimden geriye kalanlar…
Her bir parçamda ağlayan “sen”sin
Baktığım “sen”
Gördüğüm “sen”sin
Ne kainat var şimdi
Ne de ben
“Sen”i çıkarsam kendimden
Geriye sadece yokluk kalır
Yokluk ben,varlığım “sen”sin

20 Ocak 2009 Salı

17 Ocak 2009 Cumartesi

AŞK-I İSYAN
Hüzünlü bir eylül pazarı ne sabahı belli ne akşamı.
Giderine mi bırakmak lazım hayati.
Yoksa yasamaya calişmak mi ömrün geri kalan kısmını.
Bırakıp gitmek mi yoksa her şeyi, bu dünyayı.

Kaç yıl kürek çektik biz ilerletmek için ayni sandalı.
Kaç kere fırtınalara karsı yürüdük gözlerimiz kapalı.
Hani biz bir yaprağıydık bir ağacın, bir dalı.
Yari yolda bırakıp dönmek var mıydı bu askı.

Simdi gecenin bi yarısı, kanıyor askının kalbimdeki yarası.
Yumulmaz gözlerim, olmuş artik bu yalnız gecelerin müptelası.
Karanlık, üstüne üstlük sessizlikte, sensizlikte cabası.
Bak ellerim bomboş bu aşkın kari kaldı bana acısı.

Bitişimdi, arkandan seyrettiğim gidisinin her saniyesi.
Gönlüm istemez miydi hiç olmasaydı bu aşkın keşkesi.
Ama bitti gittiğin gün ne yemini kaldı ne sevgisi.
Omuzlarda iste sessizce gidiyor bir tabutta aşkımın cenazesi...

Aklına şimdimi geldi de döndün geri, bu aşkın vefası.
Toprak örttü bu sevdanın üstünü, kapandı sayfası.
Bu sessiz nefeslerimi iyi hisset bunlar sana bu aşkın son vedası.
Ve iyi bak gözlerime bu bakışlar sana dilsiz gönlümün son elvedası.

Hadi bir kez daha don arkanı ve düşünme bir daha karsıma çıkmayı.
Bakma öyle unutmadım ağlamayı.
Elleme, silme gözyaşlarımı.
Senden sonra unutan tek onlar kalsın ağlamayı...

15 Ocak 2009 Perşembe


GÜL BÜLBÜL ve KARTAL
Kartal , güle aşık olmuş;buna gül ne der,bülbül ne der?
Kaf dağının arkasındaki Anka kuşu sevgilisi deniz kızından duymuştu peri kızının günlerce ağladığını. O ki güzelliğiyle nam salmış, yedi cihanı birbirine katmış peri kızı iki gözü iki çeşme günlerce aylarca ağlıyormuş. Sordu Anka kuşu derdini peri kızına Peri kızı neden dedi, neden? Gül benden daha güzel Evet gül güzeldi hem de çok güzeldi. Bütün güzelleri kıskandıracak kadar güzeldi. Bütün aşıkların diline dolanacak kadar güzeldi. Bütün sevgilerinin adını alacak kadar güzeldi. Gülün bir bakışı fermandı. Gülün şebnem şebnem ağlaması bile güzeldi. Gül kızıllığını aldığı güneşi kıskandıracak kadar güzeldi. Güzelliğiyle yedi cihana nam salmış peri kızını ağlatacak kadar güzeldi. Gül o gün bir başka güzeldi.. Gül o gün en kırmızı elbisesini giymişti...Bu kadar güzel olup ta kimsenin kalbini çalmamış olmak mümkün müydü? Nice aşıkları kapısına köle etmiş, bir bakış için kapısında aylarca bekletmiş. O aşıklar ki gülün dikenlerine rağmen bir gün kapısından öte gitmemiş, gülün sevgisinden bir gün vazgeçmemişler. Günlerce aylarca güle nameler okumuşlar , gülü görmeseler de hayaliyle mutlu olmuşlar. Gülün hayali bile sevdiklerini kapıda tutmaya yetmiş. Çok sevdiği varmış gülün çok. Nice sultanlar, nice yiğitler, nice cengaverler gülün aşkından eriyip gitmiş. Ama gül nazlı, gül de biliyor güzelliğini. Hiçbir aşığına yüz vermiyor. Önüne dökülen altınlara, yakutlara, zümrütlere dönüp bakmıyormuş bile. Bu güne kadar çok aşık olan olmuş güle ama hiç biri çelememiş gülün gönlünü. En sadık aşığı bülbül bile azıcık güldürememiş gülün yüzünü. O bülbül ki en güzel nağmelerini güle okumak için günlerce yememiş içmemiş. Sevdiğine biraz yakın olabilmek için gülün dikenini alıp yüreğine saplayıp bütün kanını dökmekten bir an çekinmemiş. Gül izin verse uğuruna ölecekmiş. Bülbülün bu sevgisini gören diğer aşıklar hep geri çekilmişler biz senin kadar sevemeyiz diye. Bütün dünya anlamışta bülbülün sevgisini bir gül anlamamış bir de kartal. Gökyüzünün korkusuz yiğidi kartalda aşık olmuş güle. Gülün gönlüde kaymamış değildi. Kartal güle aşık olmuştu, gülde sanki gönlünü kaptırır gibi olmuştu. Gül o gün çok mutluydu.Gül o gün en pembe elbisesini giymişti.... Bülbül derdinden mecnun olup çöllere de düşse de , Ferhat olup dağları da delse de gül vermişti kararını kartal diyor başka bir şey demiyordu. Gül kaptırmıştı gönlünü kartala. Ne kadar bülbül o sana göre değil o bugün varsa yarın yok dese de gül dinlemiyor, kartalın yakışıklığından ve karizmasından o kadar etkilenmiş ki hiçbir öğüde kulak vermiyordu. Gül seviyordu, kartalda seviyordu ya da herkes öyle zan ediyordu. Yedi cihana duyurmuşlardı evleneceklerini, kırk gün kırk gece düğün yapacaklarını, bir ömür boyu beraber hiç ayrılmayacaklarını. İlk önceleri herkes karşı çıkmıştı bu beraberliğe ama sonraları fikri değişti birçok kişinin. Bu çifti birbirlerine çok yakıştırır oldular. Bir tarafta güzellerin en güzeli, diğer tarafta yiğitlerin en gözü karası. En güzeli de iki sevdalı aynı taraftaydı. İkisi de seviyordu. O gün herkes çok mutluydu. İki sevdalının kavuşmasına saatler kalmıştı. Kartal bütün yakışıklığıyla gelip güzeller güzeli gülü alıp gidecekti. Herkes bu mutlu gün için toplanmıştı. Herkes gelmişti düğüne. Kaf dağının ardındaki Anka kuşu, sevgilisi deniz kızı, gülden daha güzel olmadığı için ağıtlar yakan peri kızı, yedi tane cüceciğin yanında güzeller güzeli pamuk prenses, pamuk prensesi uykusundan kaldıran beyaz atlı prens ve daha kimler kimler gelmemişti ki. Herkes gelmişti düğüne, hatta sağır sultan bile duymuş gelmişti bu mutlu güne. Sağır sultan bile gelmişti ama bir tek bülbül gelmemişti. Sevdiğinin bir başkasına gidişini görmeye gönlü el vermemişti. Gül, güzel gözlerini davetliler arasında gezdirirken bir tek bülbülü arıyordu. Gelmemişti. En son gördüğünde bir daha beni göremezsin demişti. Gitme demişti. Tamam benimde olma, benimle de kalma ama gitme. Gidersen mutsuz olursun. Gitme . Gitme. Gitme.. Gitme demişti de başka bir şey dememişti. Ama gül hiçbirini dinlememiş kartalı ne kadar çok sevdiğini söylemişti. Bülbül olmamasına üzülmedi, çünkü sevdiği yanındaydı, kartal yanındaydı. Gül o gün sevdiğiyle evleniyordu.Gül o gün en beyaz elbisesini giymişti..... Gül mutluluktan uçar olmuştu. Gülün derdi tasası yoktu. Evliliğin ilk günleri o kadar mutluydu ki anlatmaya kelimeler yetmezdi. Acaba gülden daha mutlusu var mıydı. Gülden daha güzeli de yoktu daha mutlusu da yoktu. Gülün her günü ayrı bir güzeldi. Kartal sevdiğini her gün çok şaşırtıyordu. Bütün vaktini onunla geçirmek için ne fırsatlar buluyordu. Bir an yanından ayrılmak istemiyor, gülün güzel gözlerinden bir adım öte gitmek istemiyordu. Mutlu günler fazla sürmez çabuk biter derlerdi. Gülün mutlu günleri de fazla sürmedi. O ilk günlerdeki kartalla şimdiki kartal arasında dağlar kadar fark vardı. Gülün yanından bir an ayrılmayan kartal şimdi gülün yanında biraz kalmak zor geliyordu. Sabah erkenden çıkıyor gece çok geç vakitlerde dönüyordu. Eskisi gibi gülle konuşmuyor yüzüne bile bakmak istemiyordu. Bülbül haklı çıkmıştı , kartalın hevesi geçmiş artık gülü sevmiyordu. Gül çok mutsuzdu. Mutsuzluğundan hasta olmuş yataklara düşmüş bundan kartalın haberi bile olmamıştı. Gül o gün çok mutsuz ve çok hastaydı.Gül o gün en sarı elbisesini giymişti..... Kartal gitmişti. Nereye gittiğini neden gittiği gül bilmiyordu ama kartal gitmişti. Güzeller güzeli gülü bırakıp gitmişti. Belki şimdi nergisin belki de yaseminin ya da padişah kızı lalenin yanındaydı ama gülün yanında değildi. Gitmişti kartal gülü bırakıp. Bülbül demişti güle, o bu gün varsa yarın yoktu. Bülbül demişti ama gül dinlememişti ve kartal gitmişti. Artık diyecek bir şey yoktu. Her şey bitmişti kartal gitmişti. Gül ne yapacaktı. Bütün sevdiklerine sırtını dönüp kartala gelmişti o da bırakıp gitmişti. Nereye gitmeliydi gül. Kimin yüzüne baka bilirdi. Kim kabul ederdi gülü. Evet dedi gül , bülbüle gitmeliyim, beni en çok o sever, o bu halimle de kabul eder. Gül bülbüle gitti. Gül bülbülü sevecekti. Gül bülbüle döndü. Ama bülbül yoktu. Bülbül ölmüştü. Gül evlenip giderken düşürdüğü dikeni alıp yüreğine saplayıp sen gidersen bende giderdim diyerek gitmiş bülbül. Bülbül yoktu. Bülbül ölmüştü. Gül pişmandı. Gül suskundu. Gül durgundu. Gül yorgundu. Gülün güllüğünden eser yoktu. Gül yas daydı. Gül o gün çok üzgündü.Gül o gün en siyah elbisesini giymişti.